top of page

Çekilin İftara Yetişeceğim


Malum ramazan; sahura zor güç kalkılıyor, o tatlı ve derin uykudan, tabii bütün gün açlık ve susuzluk çekme düşüncesinin galip gelmesi de etkili.


Oruç öyle çetin bir iç savaş ki; bazılarında manevi sessizliğe, bazılarında hiç görülmemiş sinir sistemi değişikliğine, tabiri caizse delirmenin tek müsebbibi olarak görülüyor.


Üzerine açlık, susuzluk, çay krizi ve sigara.


Müptelaları pekâlâ bilir ani çıkışlarını da ona bağlarlar.


-İnancın yeri ayrı, her şeyi göze alarak; açlığı, enerji kaybını, günlük keyiflerini bir kenara bırakıp oruç tutmak büyük erdem, özellikle şu gelinen son noktada nefsi dizginlemek çok zor ama bütün bunlar sizi ayrıcalıklı kılmıyor.


-Patron olarak çalışanına sesini yükseltme hakkı vermiyor.


-Trafikte kontrolsüz hız yapma hakkı vermiyor.


-Eşine, çocuğuna olduğundan farklı olmanı gerektirmiyor.


-Oruç tutmak, suçsuz olmak anlamına gelmiyor.


-Hafifletici ve affedilebilir bir davranış değil.


-Yayalara bağırma!


-İş çıkışı arabalar adeta yarışıyor ve bağırıyor çekilin iftara yetişeceğim! Dünya’nın sonu değil! Beş dakika er ya da geç iftar etmek hayatımızdan bir şey kaybettirmiyor.


Bir kural koymuş herkes kendince o sofrada bulunulmazsa sanki ölecek, boşanma sebebi, boğazından geçmiyor. Evet, sofrada birlik hoş, güzel fakat trafiği hesaba katalım lütfen, işlerin uzayacağını, aksilikleri…


-Sonra yetişmek için dit dit korna… O keşmekeşte o an orada yaya olduğunuzu ya da trafikte olduğunuzu düşünün birbirini öldürecek millet, sabır sabır…


-Yine yetişecek herkes, sağ salim gidelim eşimize, çocuğumuza değil mi?


-Suçlu kim şimdi?


-Oruç mu?


-Karşıya geçmek isteyen yaya mı?


-Ekmek mi, su mu, sigara mı?


-Eşini yetiş diye zır zır arayan kadın mı? Böyle kadınlar da var. Ya zamanında gelinecek ya gelinecek. Durum böyle olunca erkeklere de üzülüyorum doğrusu.


-Şimdi biz hangisine saygı duyalım?


-Hangisini görmezden gelelim?


 



Comments


bottom of page