top of page

Köy Yanar Deli Taranır


Köy yanar deli taranır misali, 


Seçimmiş, fikir ayrılığı imiş, birbirini gırtlaklayanlarmış... 



Bahsetmeyeceğim. 


Her şey süt limanmış gibi size ben Sokrates'ten bahsetmek istiyorum. 



Kafamız dağılsın değil mi? 



Yunan felsefesinin kurucusudur.  



Yunan deyince aklıma sanat geldi. 


Sanat neden bu kadar önemli? 


Çünkü sanat güzelliktir. 


Güzelliğin kalıcı hale getirilmesidir. 


Yazılı bir tiyatro oyunu da, nakış gibi işlenmiş mermer bir heykel de yürek burkan yazılı bir dörtlük de sanattır. 


Güzele bakmalı insan, o zamanlar iyi yapılmış bir heykel şimdi ise... Bir şey bulamadım.


 Belki binalar dümdüz beton yerine eski yapılar gibi görsel olarak da güzel olsa etrafa baktıkça içimiz açılırdı. Bu yüzdendir tarihi yerleri gezerken hayranlığımız bence. 


Balatın sokakları bile cezbediyor bizi yahu. Estetik var. Farklılık var. 



Acı olan da, el işçiliği veyahut yapımında insanın daha kaliteli yaşamı göz önüne alınmış binalarla bugünküler arasında sadece bir nesil fark olması. Ne oldu bu bir nesilde bizlere?  Estetik kaygısını geçtim, ev güneş alsın, rüzgara göre yön verelim, balkon olmazsa olmaz, tavan yüksek olsun ki ferahlık versin... vs.


 " Si..tir et... Evi olduğuna şükretsin "  geldiğimiz nokta budur. 



Yahu nerden nereye geldim.


Tamam toparlıyorum. Gelelim konumuza;



İşte Sokrates güzel olanın insanı her daim mutlu ettiğini söylerken, mutlak güzelliğin bizim ruhumuzda olduğunu söyler. Ve şöyle ekler, güzel olan iyiyi de tetikler. 



Görünüşünü değiştiremeyebilirsin fakat der, ruhunu güzelleştirebilirsin. Günümüz kurallarından ziyade kafamızın içinde de ahlaksal yargılar olduğunu söyler. İşte bunun üzerinde çalışılmalıdır, bunu ortaya çıkar malıdır insan. Filozofun yegâne görevi budur der. 



Yani," insan bilerek kötülük yapmaz. Onu buna bilgisizliği iter" diyor. 



Her daim bilginin önemini savunan Sokrates, bilgi erdemdir, der. Ahlak felsefesinin babası, yunan felsefenin atasıdır. 



Öğretilerinden bir kaçını sıralayacak olursam;



*Bilgi edinen kişi erdemli de olur. Erdemli olan kişi iyiye yönelmeye başlar. İyi bir yaşam da mutluluk getirir. 



*Kendini bil. Senin için neyin iyi olup olmadığına ancak sen karar verirsin 



*Devletler kanunla değil, ahlakla daha iyi yönetilir. 



*Bir toplum ahlak ve hukuk içinde olmadığı zaman, vatandaşlar kendilerini bir çıkmaz içinde bulurlar. İnsanlar ya ahlaki değer yargılarını veya hukuka olan saygılarını yitirirler. 



*"Bilen insan kötülük yapmaz"  "Cahil insan kendinin bile düşmanı iken,  başkasına dost olması nasıl beklenir?" 



*En faziletli (erdemli) insan, ruhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır. 



*İnsanlar her zaman her yerde acıkmışlardır ama her zaman her yerde erdemli olmamışlardır. 



Bunlar ve benzeri öğretileriyle insanları sorgulamaya yönlendirilir. Bilhassa gençleri. Ona bilgi sahibi olmaya gelen insanlara cevap yerine soru sorarak karşılık verir genelde. Sormak, sorgulamayı doğurur, insanın, iç dünyasına dönmesini tetikler. 



Kimsenin bir şey bilmediğini sonucuna ulaşır. Diğerlerinden tek farkı kendisinin her şeyi bilmediğini kabul etmesidir. 



Sonra ne mi oldu? 



Adamı öldürdüler. Mahkeme kuruldu. Bir takım rahatsız olan grubun öncülüğünde, Tanrıdan başkasına boyun eğmem diyen Sokrates'i dinsizlikle suçlayarak ölüm cezasına çarptırdılar.



Sokrates'in ölümü tablosu muhteşem bir eserdir. 


Ona zehri uzatan dostu bakamaz, üzgündür, yalvarır...


Savunduklarından vazgeçerse affedilecektir. 


Elbette Sokrates geri adım atmaz. Öğrencisi Platon ayak ucunda bitap vaziyette oturur.  Karısı arkada merdivenlere yönelmiştir dayanamaz izlemeye. 



Savunması bize, bir yandan İsa'dan önce 4. Yüzyılın Atina'sının hukuk sisteminin ve devlet düzeninin işleyiş ve zaaflarını tanıtırken bir yandan da, "Yunan aydınlanmasına' direnen muhafazakar Atina egemenlerin, mitolojik-dinsel kadim yapıyı arkalarına alarak ünlü bir sima üzerinden gözdağı verme çabalarını göz önüne serer. Bu yönüyle, Sokrates'in savunması hiç eskimeyen, evrensel bir sese dönüşür. 



-savaşlar, çarpışımlar, ayrılıklar nereden ileri gelir? Beden ve onun hırslarından değil mi? Bütün savaşlar para sevgisinden ortaya çıkar ve para beden için ve ona köle gibi hizmet için elde edilir ve bütün bu engellemeler nedeniyle felsefeye verecek zamanımız kalmaz. 




-İnsanları öldürerek, yaşadığınız kötü hayatın kınanmasından kurtulacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu ne çok mümkün, ne de şerefli bir kaçış yoludur. En kolay ve en asil yol başkalarını susturmak değil, kendinizi mümkün olduğunca iyileştirmektir. Beni ölüme mahkum edenler için söyleyeceğim son söz budur. 



"Ayrılma saati geldi. Kendi yollarımıza gidiyoruz. 


Ben ölmeye, siz yaşamaya... 


Hangisinin daha iyi olduğunu Tanrı bilir..." 



Karısı yalvarıp yakarsa da nafile... 


Suçsuz yere idam ediliyorsun  diye yakarır... 


Sokrates 'te şöyle der; 


Suçlu olarak ölmemi mi yeğlerdin? 


Elleriyle içer baldıran zehrini... 




Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page