top of page

İnancın Neresindesin?


İnanmak isteriz. 

Belki doğamız gereği, belki de binlerce yıldır genlerimize bu öğretildiği için…

Yalnız olmadığımızı bilmek isteriz.

Yanlış ve sapkın fikirlerimizi kutulara saklar, içimizdeki o sayılı iyilik timsallerini birileri bilsin isteriz.

Merhametlilik, dürüstlük ya da güzellik.

Bilinsin isteriz.Kimse bilmiyorduysa da ‘Allah biliyor’ deriz. ‘Tanrı şahidim olsun ki!’ deriz. 

Duygularımızdan emin olduğumuzda, sual etmeyiz asla.

“Her şeye gücün yeter Tanrım bunu da yap”

Birazcık emin değilsek kararı ona bırakırız;

“Hayırlısı olsun “

Tamamen çıkarlarımız söz konusu ise anlaşma yaparız;

“Şu iş bir olsun, adak adayacağım” “Fakir fukara doyuracağım” ya da  “iyilik yapıp denize atacağım”.


Çaresizsek hele…

Duaların gücüne inanırız. Bu zamana kadar kulak asmadığımız tüm inanç detayları anlamlı gelir. Sığınmak, yakarmak ana rahmi 

gibi huzurludur.

Beden ve ruh bir bütün olur. Sonuç ne olursa olsun yalvarır:


“Tanrım, iki kere iki lütfen dört olmasın“


Sırları çözülememiş bu evrende anlaşılıyor ki,

sabah birine gülümsemen, evden geç çıkman hatta tek başına döne döne uyuman bile, Timbuktu’daki kadının hayatını etkiliyor. Biz bir bütünüz. 

Ellerimizdeki bakteriler yaptığımız yemeğe geçermiş. Bu yüzdenmiş “elin lezzetli” sözü, ya da ne yapsa olmayışı…


İş yerine gideriz, ya da arkadaşlarla buluşmaya. İlk görüşte geçer enerjisi . Yaydığı elektrikten hissederiz ruh halini. Anında bizi de etkiler! Söz yok. Diyalog yok. Biliriz bir şekilde, iyi rol yapanlar hariç.

Gerçi ne kadar gülüp her daim pozitifse biri en çok şikayet eden odur :))


Gidişat iyiyse ya da artık umurunuzda değilse nadiren de olsa bıkmışsak amaaan deriz, her şey olacağına varır. Meydan okuruz içten içe.

“Tanrım, ister yap ister yapma!” 


dediğimiz an, kafamızı çarpsak! Tövbe laaaa işaret bu deriz. Valla bir araba çarpar sakat kaldırım. “Allah’ım kusura bakma öyle demek istemedim.“


Cennet vadi, cehennem korkusu en az bu yüzyılda vardır heralde. Cehennem aynı Dante’nin tasvirlerine benziyor ? dese biri, 300 yıl önce asılırdı herhalde.  

Herkesin birbirine karışması , karışma hakkını bulması İsa ‘dan önceye dayanıyordur. İnsanlık var olmuş, birbirine sarmaya başlamış. Hahahah


Latife yapmayı bırakıyorum. 

Diyeceğim şu ki, her şey bir bütünse, her şey birbirine bu kadar bağlı ve etkiliyorsa , dilemek ve istemekte bir o kadar etkilidir bence. Kimse duymazsa , kulakların duyar, yüreğin duyar . Mesela yazmak şöyle önemliymiş; beyin sürekli düşünüyor , işliyor hiç durmadan. Yazıya dökünce şöyle diyor: 

“Bunu yazdı. Önemli olmalı.” 

O yüzden market listesi yaparız ve gidince çoğunu hatırlarız. Şarkı listesi yapar, günlük tutarız.


Eyyy insanoğlu.

Fikirlerin hepsinden önemli. Hayallerin.

Yaz.

Yaz.

Yaz.

Sen bile hangisinin önemli olduğuna şaşıracaksın belki de. 


*En büyük hayalin ne ?

*En büyük korkun?

*Bugün tek başına olsan ilk yapacağın iş ne ?

*Seni bundan alıkoyan ne ?

*En korktuğun hayvan?

*Neden?

*En büyük korkun?

*Ya arzuların nedir?

*Haykırarak insanlara ne söylemek isterdin?

*Hep çalmayı düşündüğün o enstrüman nedir?

*Seni alıkoyan ne ?


Falaaaaan, filaaaaaan.


“Yazmak ,düşüncelerin arınmış halidir” demiş bir filozof 


O zaman dansa!


Şenay- Sev kardeşim


Son sesssss . DJ. Give it to müzikkk i i i i i hahahaha







Comentários


bottom of page