top of page

Hep böyle şeyler benim başıma mı geliyor?


Günaydın sevgili herkes,

Sana da günaydın kapımı aşındıran kedi,

Günaydın tüm işe gidenler,

Günaydın radyo dinlemeyi spotify'a tercih edenler.

Markette zor yürüyen ama bana kocaman gülümseyen teyzecim,

sana iki kere günaydın.

Sabahın köründe banka oturmuş tutkuyla kediyi gıdığından okşayan adam,

sana ışıklar saçarak günaydın dedim ama duymadın.


Daha neleri duymuyoruz?

Neleri görmüyoruz?


Ben bugün çok acayip bir şey gördüm.

Neredeyse iki hafta aranın ardından mutlulukla seke seke yogaya gittim.

Kaslarım bayram etti, yağlarımla savaşa girdi.

Onların şerefine yeşil domates turşulu pilav yaptım.


Meditasyon yaparken, kolayca odaklanarak avuçlarımdan pembe halatlar fışkırtarak 

yüreğimdeki bütün niyetleri uzattım.

Öyle uzadılar ki wi-fi ağı gibi hepsi titreşimlerle birbirine bağlandı ve dünyayı sardım.

Ben bununla yetinir miyim?

Kenardan parlayan güneşe sallaya sallaya kement attım.

Çoğalmayı damarlarımda hissederek doldum.

Akışı bir süre hissederek hepsini geri çektiğim anda ,

bağlantı kopacak zannederken,

İnanmayacaksınız ama minik yıldızların arasında semada süzüldüm.

Sonra,

Gözümün önüne mor bir ışık geldi.

Giderek büyüdü.

Gözlerimi açamadım.

Nabız gibi , doğdu büyüdü, doğdu büyüdü.

Benim ışığım hep pembeydi bu mor neyin nesi?


Büyülendim.

Canlı gibiydi.


Sonra hoca uzanın diyince, onca terin üzerine kıçım dondu.

Tüm ilkel duyularımla bağlantı koptu.


Yoganın en sevdiğim kısmı , her seferinde o günün o vaktini kendimize ayırdığımız için teşekkür ediyoruz.

Ve ben her seferinde kendimle gurur duyuyorum.

Hiç bir şey düşünmeden 'an'a odaklandığım tek yer orası.

Terapi gibi.

Öyle hafif.

Tek düşündüğüm bedenim.


30 'lu yaşlar öyle güzel ki.

Her açıdan bilinçlendiren bir yaş.

Kırışık kremi aldım bugün ilk kez. Bu kısım biraz hüzünlü :)


Bu telaş ne zaman bitecek?


Sizi bilmem ama ben 28 yaşında falandım ergenlikten çıktığımda.

Annem hala der ki, kızım ;

Elalem ne der?


Elalemin amk.


Elalem ne deri 13 yaşımda trambolinde zıplarken bıraktım anne ben.

Alanya'da Damlataş sahilinde deniz kıyısında trambolin kurmuşlardı.

Zaten ya meydana gider paten kayardık ya da tramboline zıplamaya giderdik.


Bir gün yine trambolinde zıplıyoruz.

Hemen yanımız voleybol, tenis kortu ve basketbol sahaları.

Trambolinde basketbol sahasının hemen önü.

Atlıyorum zıplıyorum takla atıyorum herkes bizi izliyor.

İyice havaya girdim takla atarak yan tramboline zıplıyorum falan,

basketbol sahasındakiler de oyunu bıraktı beni izliyor (!)

Neyse iyice hava attım, yoruldum indim arkadaşım 

Hasreeeet dedi ağzını kapatarak.


Eliyle pantolonumu işaret ediyordu.


En kötü ne olmuş olabilir sizce?

Bir yeri sökülür dimi?

Leke falan olmuştur.


Abi...


Direk fermuardan başlamış,

Kuyruk sokumuna kadar komple ayrılmış pantolon.


Gerisini hatırlamıyorum.


Benim taklalarda değilmiş olay yani.

Şu an yüzümde bir tebessümle hatırladım bu olayı.

Hep böyle şeyler benim başıma mı geliyor?


İşte anne.

Elalem o gün bitti ben de.

Varsın desinler.


Rezil olduğumuz kadar çokca da övüldük ne var yani?

Övenler de yok, pantolonum da yok, o gün gülenlerde.

Ahhh olsa da zıplasak şimdi.

En kısa zamanda ayarlıyorum benim kızlarla gideyim.

Bu sefer camdaki kızın korsesinden giyerim garanti olsun. Hahaha


Not: sahilde beni eğilmiş denize bakarken görenler intihara meylettiğimi düşünmesin.

Uzun zamandır göremediğim vatozu arıyorum. 


Son ses açalım Deniz Tekin'in rüya gibi sesinden;

-Bende Bir Problem Var




Comments


bottom of page